FİLM MÜZİKLERİNİN BİLGESİ

Filmlerin yıldız sanatçılarla anıldığı dönemlerde, film müzikleri, önemli bir yapısal kurgu unsuru olmasına karşın, öne çıkan, üzerinde konuşulan bir konu olmamıştı.

Oysa film müzikleri tasarlamak, bestelemek, yorumlamak başlı başına önemli bir sanatsı yaklaşımı, derin bir müzik ve sinema bilgisinin yanı sıra içinde yaşanılan toplumun tinsel eğilimlerini, geleneksi birikimlerini de bilmeyi gerektiren zorlu bir uğraş.

Türk müziğinin, Türk sinemasında yer alması, pek çok Türk aydının özgün çabalarıyla mümkün oldu. Gökçeçiçek, Ak Altın, Beyaz Mendil gibi hemen tüm Lütfi Ömer Akad filmlerinde özgün Türk Halk Müziğine yer verilmesi; Türk müziği baylığından yararlanarak filmler için yeni besteler yapılması, Türk sinemasının kurgu katmanlarının niteliğini yükseltti, filmlere olan ilgiyi artırdı.

Türk müzüğinin temellerinden evrensel müzik tasarımları çıkaran Yalçın Tura, ikinci yolun en üretken Türk sanatçısı. Gerek Yeşilçam filmlerinde, gerekse TRT Kurumunun dizilerinde, Yalçın Tura imzalı pek çok yapım var. İçinde bulunduğu Türk düşünce evreninden beslenerek yarattığı besteleri, Türk sinemasının uzun yıllar kimliğini oluşturan öğeler olarak iz bıraktı.

Yılanların Öcü, Toprak Ana, Taşbebek, Cengiz Han’ın Hazineleri, Umutsuzlar, Kalpaklılar, Mahpus gibi çok tanıdık kurmacaların müziklerini besteleyen Yalçın Tura, sayısı kırkı bulan onlarca Türk filminde, geleneksi Türk ezgilerini, çağına uygun biçemde tasarlayarak düzenledi.

TRT Kurumunun, televizyon için uyarlanan pek çok Türk yazınından yapıtla dizi film akımını başlatmasıyla Yalçın Tura besteleri, Türk dizileri içinde, televizyonlardan da duyulmaya başlandı.

Aşk-ı Memnû, Keşanlı Ali Destanı, Denizin Kanı, Dördüncü Murat, Küçük Ağa, Kuruluş gibi yayınlandıkları dönemlerde kalıcı izler bırakan ondan fazla Türk dizilerinin müzikleri, yine Yalçın Tura’nın Türk aydını bakışıyla bestelendi, yorumlandı.

Film Müzikleri, senfoniler, konçertolar, sahne müzikleri, Yalçın Tura’nın özgün anlayışıyla bestelediği yapıtların hemen tümünün temelinde, yerel diye tanımlanacak Türk ezgilerini, güçlü müzik bilgisini, arı duru düşünme bilgeliğini görmek mümkün. Yalçın Tura, 1934 yılında başlayan ömrü boyunca, eğitimini aldığı bu alanda, bestelerinin yanı sıra araştırmalar yapan bir müzik bilgini.

“Yalçın Tura, Günümüzün Çok Yönlü Bestecisi” adlı, 2009 yılı basımı özgeçmiş betiğinin yazarı Evin İlyasoğulları’na verdiği söyleşide Yalçın Tura, film müzikleri ile ilgisini şöylece özetliyor:

“Ahmet Haşim’in ‘Bir Günün Sonunda Arzu’ şiirini senfonik şiir olarak bestelemiştim.
Cemal Reşit Rey, çok yönlü kimliğinin yanı sıra, o sırada radyoda program hazırlamaktaydı. Benim partisyonumu aldı, piyanoya koydu, orkestra partisyonu! Başından sonuna kadar çaldı. Notadan okuyor ve transpoze ediyordu aynı anda. Yaylı sazlar, klarinetler var! Onun dehasıydı bu. Tabii böylesine ayrıcalıklı muamele görmek çok hoşuma gitti. Bana ciddi bir müzik eğitimi almamı tavsiye etti ve bundan sonra benimle yakından ilgilenmeye başladı. ‘Senin ciddi müzik tahsili görmen lazım’ diyerek beni Demirhan Altuğ’a gönderdi. Demirhan bey bana geleneksel armoniyi, bu çağdaki armonik gelişmeleri ve ‘dizi’ tekniğini öğretti. Hatta dizi tekniğinde piyano için beş kısa parça yazdığımda onu da Cemal Bey’e dinlettim: ‘Yahu sende hiç tonalite duygusu yok!’ dedi. ‘Hocam nasıl olsun bunun amacı ton duygusundan kaçmak!’
Ben dizi tekniğini yer yer hâlâ kullanırım.”

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz