BAŞLAYAN DÖNGÜ SONUNU BEKLER
Susuz Yaz, 1963 yapımı, yönetmenliğini Metin Erksan’ın yaptığı Türk sinema tarihinde yer edinmiş olmakla kalmayıp Dünya sinemasında da işlenen, toplumsal sorunlar ve anlatım biçimi olarak kullanılan, görsel sinema diliyle bir değer atfedilmiş Türk filmidir.
İlk sahne “labirent” ile açılır. Köyün sokakları mekan olarak labirent hareketleriyle tasvir edilir. Osman’ın köydeki hareketi, köyün dar yolları ve evlerin düzeni izleyicide bir çıkışsızlık hissi uyandırır. Sanki, seyirciye filmin konusunun, karakterlerin içsel ve dışsal mücadelesini anlatacağının ipuçlarını verir. Osman’ın bu labirentten geçişini, güce ulaşma yolunda izlediği karmaşık, çıkmazlarla dolu bir yol olarak yorumlayabiliriz. Bu yolculuk zihinsel bir iktidar arayışıdır.
Bu “labirentten” geçip kardeşi Hasan’ın yanına varan Osman, onunla maksadını paylaşır. Mülkiyet olarak onların toprağından geçen suya, sadece kendi buyruğu altında sahip olmak isteyerek ilk onların sudan faydalanması gerektiğini, artanını ancak diğer tarla sahipleriyle paylaşacaklarını söyler. Hasan’ın, suyun “toprağın kanı” olduğunu söylemesi, doğaya karşı saygı duyduğunu gösterse de, Osman’ın onun büyüğü olması, abisine itaatkar yaklaşmasına, davranış olarak sessiz kalmasına neden olur.
Osman’ın zaafı iktidar olmak, Hasanınsa Bahar’la beraber olmaktır. Osman bu zaafı için doğanın döngüsünü, Hasan ise toplumsal döngüyü ihlal eder. Bahar’ın annesinin uygun gördüğü zamanda, “mahsul kalktıktan sonra” değil, kendi arzusunu hüküm sahibi yaparak manevi yetke olan annenin onayını almadan Bahar’ı kaçırır. Bu olay kırsal yaşamda her şeyin belli bir doğal ve toplumsal düzenle yürütülürken bireysel arzunun toplumsal beklentilere üstün gelmeye çalıştığını gösterir. Hasan’ın bu davranışı da Osman’ın doğadaki döngüye bencilce yaklaşması gibi bir döngüyü ihlal eder: Toplumsal döngüyü. Hasan’ın Bahar’ı annesinin onayı olmadan kaçırması, toplumsal kuralların ve zamanlamaların dışına çıkmayı temsil etmektedir.
Osman’ın hanesinde artan ekonomik refah, kadının getirdiği huzur, Osman’ın giderek Bahar’a kontrolsüz yoğunlaşan duygular beslemesine cüret ettirir ve zalimliği yalnız doğaya hatta toplumsal düzene değil, aile bağlarına da zarar veren bir kişiye dönüştürür. Osman’ın kişilik gelişimi sadece mülkiyeti olarak gördüğü suyu değil, çevresindeki insanları da kendi buyruğuna almak isteyen biri haline getirir. Köyde huzursuzluğun artması ve köylülerin Osman’a giderek düşmanca tavırlar sergilemesi akılcıl orta yol bulmayı güçleştirir.
Bahar, Osman’ın merhametsiz, zalim davranışlarının farkındadır Hasan’ı ikaz eder ancak Hasan çözüm bulmaktan yana tavır sergilemez tesellisi onun büyüğü olmalarıdır. “Büyüğünün sözünün üstüne söz söyleme yetkisi yoktur.’’ Bu inanç Hasan’ı trajedik sessizliğiyle bırakır ancak sonuçları da labirent simgesinin anlattığı gibi işleri artık denetimsiz bir çıkmaza doğru sürüklenmesidir. Köyde artan gerilimde Osman cinayet işler, eylemlerinin sonuçlarından kaçarken Hasan, buyruklarıyla onun büyüğü olduğunu hatırlatarak ikna edip suçu üstlenmesini sağlar.
Hasan’ın hapse girişi bir toplumsal döngünün daha kırılma noktasıdır. Osman’ı doğanın döngüsünü ihlal etmek su üzerinde iktidar sahibi olması ekonomik olarak onu doyuma ulaştırmışken şimdi sırada Bahar’a sahip olmak vardır. Ancak Osman’ın zalimliğinde ileri gidebilmesi için Hasan’ın gözden ırak olması yetmez bu sefer evlenmeden aynı çatı altında yaşamalarını kınayan köylünün toplumsal değeri vardır. Yükselen konuşmalar Bahar’ı rahatsız etmekle kalmayıp Osman’ın karşısında sesinin yüksek çıkmasına neden olur arkasına köylüleri ve hala geçerliliğini koruyan toplumsal yetke olan namus inancının olması Osman’ı inatlaşmaktan alı koyar. Bu defa başka zalimce bir yol izleyerek Hasan’ı hapishanede çıkan bir yakın sonrası öldü gösterir. Toplumun aynı çatıda yaşamalarını kabul edebileceği Bahar üzerinde iktidar sahibi olmanın makul yolu budur, artık Bahar’ın sahibi olan bir erkin olmaması.
Zaman geçer, korkunç yıllar sürer, başlayan döngü sonunu bekler. Hasan ona ulaşmayan mektupların, unutulmanın, zalimliğe uğramış olmanın acısıyla serbest kalır kalmaz köyüne döner. Her şeyin başladığı yere abisinin arzusuna boyun eğdiği yerde bulur Osman’ı bu defa arzunun yaratmış olduğu ihanet acısı bir son olarak ölümü yazacaktır.