NE OLDUĞUNA KARAR VEREMEYEN BİR YAPIT

İzleyen bilir, Avatar bir diziden daha fazlası olmuştur hep. Aang ile iyiliği, Katara ve Sokka ile kardeşliği, Zuko ile aile, sadakat ve gururu farklı yönleriyle ele alır. Bunların hepsi, birbirinden eğlenceli macera dolu bölümler ile anlatılır. Tabii bu saydıklarımın hiçbiri M. Nayt Şamalan’ın (M. Night Shyamalan) 2010 yapımı Son Hava Bükücü’sü için geçerli değil. Geçerli olmak şöyle dursun, yönetmenin Avatar’ı izlediğini bile düşünmüyorum.

Filmi on yaşlarımda ilk kez izlediğimde Avatar’ı pek bilmediğimden, ne çok etkilenmiş ne de nefret etmiştim. Hatta film boyunca uyuyan kardeşimin aksine biraz eğlendiğim bile söylenebilir. Şimdi yıllar sonra tekrar izleyince filmin, anlatmaya çabaladığı evrenin ana unsurları olan kişilikleri, kendisinin bile kavrayamadığını görüyorum.

Avatar dizisinde herkesin kişiliğini oluşturan belli başlı özellikleri, geçmişleri, ve uğruna çabaladıkları istekleri var. Dolayısıyla, eylemleri rastlantısal değildir, bir amaca hizmet eder. Filmde ise, bu unsurlar inatla göz ardı ediliyor. Öyküye göre ana çatışmalar genellikle iki kişilik etrafında dönüyor: Aang ve Zuko. Bu sebeple, özellikle bu ikiliyi, davranışlarının ardındaki güdüleri anlamak önem taşıyor.

avatar: son hava bükücü
Avatar: Son Hava Bükücü – 2010

Aang’in başından beri göze çarpan ve hatta onu diğer Avatarlardan bile ayıran özelliği, yaşayan her şeye duyduğu sonsuz merhamet. Özgecil kişiliğinin bir parçası olan bu merhamet duygusu, her kararının arkasında bir teşvik unsuru olarak beliriyor. Örneğin, Ateş Ulusu ve Zuko ile ilk karşılaşmasında, olası bir kavganın masum insanlar üzerindeki etkisini, onların  gözlerindeki korkuyu görebildiğinden, Zuko’ya kimseye zarar vermezse, karşı koymadan onunla gideceğini söylüyor. Dizinin çok başında karşımıza çıkan bu olay, hem Aang’in şefkatini görmemizi sağlıyor, hem de ileride vereceği kararları anlamamız için bir kapı açıyor.

Filmde ise, bunun  tersi bir durum söz konusu. Zuko köye saldırdığında, Aang çadırlardan birinde saklanıyor, ancak bir Ateş savaşçısı tarafından zorla dışarı çıkarıldığında Zuko ile yüzleşiyor. Dizide Aang’in ağzından duyduğumuz, insanları korumak için yaptığı özgeci teklif, filmde Zuko tarafından bir tehdite dönüşüyor, Aang ise başka çaresi olmadığı için korkuyla kabul eden bir çocuk konumunda.

Metnin Yanlış Yorumu

Bu, kaynak metnin yanlış yorumlanması olmakla birlikte aynı zamanda Aang’in bağlı olduğu Hava gezginlerinin felsefesine de tamamen aykırıdır. Onlara göre yaşayan her şey kutsal, bu sebeple şiddetten ne pahasına olursa olsun kaçınıyorlar. Böyle bir anlayışı benimsemiş bir kişilikten beklenen, şiddeti önleyebileceği en erken fırsatı değerlendirmesi olur, filmde ise tutumu sanki paçayı kurtarmaktan yana gibi. Ne şefkati diğer her duygusunu baskılayan Aang’in, ne de dört ulusun koruyucusu olma yolundaki bir Avatar’ın ruhunu yansıtıyor.

Avatar: Son Hava Bükücü - 2010
Avatar: Son Hava Bükücü – 2010

Diğer bir önemli özne ise Zuko. Başta kötü adam timsali olarak beliren Zuko, fikrimce dizideki en karmaşık kişilik aslında. Şamalan, Dev Patel ile iyi bir oyuncu seçimi yapmış olsa da, yine de bu karmaşık kişiliği tam olarak izah edememiş. Zuko’nun en ayırt edici özelliği olan, yüzünün neredeyse yarısını kaplayan baba yadigarı yanık izi, filmde zar zor belli oluyor. Halbuki bu, sadece bir yara izi değil, babasını memnun edemediği için taşıdığı utancın kanıtıdır.

Dev Patel’in Oyunculuğu da Yetmiyor

Ailesiyle ve kendisiyle olan ilişkisini, yaşamda kendisi için belirlediği hedefi, ve en önemlisi kendisine duyduğu sonsuz öfkeyi belirliyor bu iz. Kişilik bu utanç ile varolduğu için izleyicinin de yaranın varlığından, onu görür görmez çarpıcı bir şekilde haberdar olması şart. Bunu gözardı etmek demek Zuko’nun filmdeki tüm devimselliğini etkilemek ve hiddetinin ardındaki güdüleri görmeyi seyirci için zorlaştırmak anlamına geliyor maalesef. Kaldı ki filmin ilerleyen dakikalarında bunu diğer kişilerle olan etkileşimi ile de sağlayamıyor. Dev Patel, her ne kadar olağanüstü bir çaba gösterse de, Zuko’nun acısını izleyiciye geçiremiyor, çünkü izleyicinin karakterin içsel savaşını görmesini sağlayacak kapıyı sonuna kadar kapatılmış.

Avatar: Son Hava Bükücü

Diyeceğim o ki, film tam olarak kavrayamadığı bir dünyayı yansıtmak isterken, derinliksiz kişilikler, istikrarsız bir hikaye ve yapay, yüzeysel boş bir ciddiyet altında ezilmiş. Bilinen ve sevilen Avatar’dan çok uzak, ne olduğuna karar veremeyen bir yapıt. Zamanında, on yaşında, daha önce Avatar izlememiş bir çocuğu renkler ve sözde hareket ile kandırmış olabilir, ama yirmili yaşların başındaki bir Avatar hayranını kandıramadı.

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz