KURDUN UYANIŞI

Zamanla gördük ki tabiattan uzaklaştık, ondan korktuk, ona inanmaktan vazgeçtik ve bu kopuşla dünyanın bize dar geldiğini düşünmeye başladık.

Halbuki Sait Faik, Haritada Bir Nokta adlı yapıtında, “Tabiat, çoğunca dosttur. Düşman gibi gözüktüğü zaman bile insanoğluna kudretini ve kuvvetini tecrübe imkanları veren, yüz vermez bir babadır.“ diyerek ne kadar doğru söylüyor.

Felaket dediğimiz seller, yıkıntılar hatta çiseleyen yağmurun ölüm getirmesinde bile onun bize vermek istediği bir bilgi var aslında. Düşünmemizi ve yapılması gerekeni daha iyi yapmak zorunda olduğumuzu anlatmaya çalışıyor.

Geçmişimizden, doğamızdan ayrıldıkça hoyrat ve korkak insanlara dönüştüğümüzü bize göstermeye çalışıyor.

Belki de bu hale gelmemizdeki en büyük pay, açgözlü olanların çoğalmasında ya da hatalara karşılık gelen sesin azalmasındadır.

Bu düşünceyi yeniden yakaladığım bir film var; Kurt Totemi ya da diğer adıyla Kurdun Uyanışı.

Kurt Totemini ilk seyirde kurmaca belgesel izliyor hissine kapılmıştım çünkü fazla gerçekçi ve doğal görüntülere sahipti. Sonra bunun sebebinin çekimde oynatılan hayvanların film için özel olarak eğitilmesinden ve görsel efektlerin filmde çok az kullanılmasından kaynaklandığını fark ettim.

Manzaraların belgesel gibi gelmesinin nedeni meğer gerçek olmalarıymış. Ama asıl filmin önemli tarafı, filmin geçtiği yerden ne kadar uzaklaşmış olsak da bize, bizim hikayemizi anlatıyor olması.

Film Moğolistan’da yaşayan kurt totemini benimsemiş bir kabilenin yaşam şeklini keşfederken, geçmişimizdeki Gök Tanrı inancının bolca söz konusu olmasıyla, geldiğimiz dünyaya bir kapı aralayarak eski yurda dönüp bakmanın fırsatını veriyor.

Haliyle göçebe hayatımızda sahip olduğumuz, koruduğumuz doğaya karşılık şimdiki insanın dünyayı umursamayan halini de sorgulatıyor.

 

kurt-uyanışı

 

Bana göre sade bir yapım olan Kurt Totemi, tabiatla mücadele eden insanın hakkettiği dersi alışını anlatırken alttan alta da hükümet eleştirisi yapıyor.

Yönetmen Jean Jacques Annaud romandaki gibi Çin Hükümetinin politikalarını eleştiren hatta küçümseyen bir imaj belirlemiş ancak bu birkaç replik dışında pek fazla göze çarpmıyor çünkü görüntülerdeki zenginlik ve hikayenin içine çeken mistik hali yapılan propagandayı çok daha geri plana atıyor.

Yönetmenin bu romanı uyarlamak istemesinin temel sebeplerinden biri de muhtemelen aynı konu ve hikayenin kısmen otobiyografik oluşuydu diye düşünüyorum. Çünkü daha önceki filmlerine baktığımda seyirciye benzer fikirleri sunduğunu gördüm.

Hatta Çin konulu yaptığı filmler nedeniyle bazı oyuncuları ve kendisinin Çin’e girmesinin yasaklandığı ile ilgili haberler dahi var. Ama nihayetinde aynı fikirde olsak da olmasak da güçlü bir yaymaca aracı olan sinemayı etkili bir şekilde kullanan yetenekli bir yönetmen olduğu kanısındayım.

Gerçek bir film çekebilmek uğruna Kurt Totemi için yedi yıl hazırlık yapmak, gerçek kurtları oynatarak -kurt eğitmeni Andrev Simpson ile- çekimlerini içinde dört mevsim geçen sekiz ayda ve çok zorlu hava koşuluna karşın tamamlamak büyük emek ister.

Çekim açısından bu filmin ortaya koyduğu sanat bir yana seyirciye öğrettiği saygı ve merak onun basit olmadığını bana göre kanıtlamış durumda.

Birkaç sahnenin, gereksiz uzunlukta olduğunu düşündüğüm ve bazı ırkçı sözler dışında filmi başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

Unuttuğumuz geçmişi, kaybettiğimiz doğayı anlama hevesimizi bize hatırlatan ve Jiang Rong diye de bilinen Lü Jiamin’in hayatından izler taşıyan gerçekçi hikayesinden ders almamız umuduyla Kurdun Uyanışı için iyi seyirler.

Sevim Sak

KURDUN UYANIŞI İZLE

Önceki İçerikŞebeke
Sonraki İçerikÇölü Umutla Bekleyen Gelin…
"Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım" Sait Faik Abasıyanık

Yorum

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz