SİNEMAMIZ GÜZEL BİR FİLM KAZANDI
Karadeniz’in eşsiz doğasını, değişken yapısıyla o doğanın bicimlendirdiği insanlarını yazılarına sık sık konu edinen yazar Nihat Genç, Kalandar Soğugu kurmacasını izledikten sonra okurlarına anlatmış.
Öz yaşamından iyi bildiği yerlerdeki gerçekliği filmde bulduğunu, yine bir Karadenizli olan yönetmen Mustafa Kara yorumunun bu gerçekliği iyi yansıttığı yorumunu yapmış.
“Sinemamız güzel bir film kazandı: Kalandar Soğuğu.
Kalandar Soğuğu moda deyimle bir festival filmi yani küçümsenen şekliyle ‘sanat filmi’.
Zaten ülkemizde ve yurtdışında bir çok önemli ve çok sayıda ödüller kazandı.
Filmin ilk gösterimi ‘galası’ dün Beyoğlu Sineması’ndaydı.
Önce şunu söyleyelim, filmden bağımsız sadece Doğu Karadeniz’in manzaraları kendi başına eşsiz bir belgesel güzelliğinde.
Film, bir dağ köylüsü ailesinin geçim yaşam kavgasını konu ediniyor ve mekan olarak Trabzon Maçka ormanlık ve yaylaları ve kayalıkları ve çayırları seçilmiş.
Dağ köylüleri dağ’a yaylaya yakın oturur zaten filme konu olan ev bir yayla evi görünümdedir.
Evin, alt katı ahır üst katı asırlarca teknolojinin ve medeniyetin uğramadığı en ilkel ve yoksul şartlar içindedir.
Sadece birkaç hayvanları olan yoksul aileden karı-koca ve biri özürlü iki çocuğu bir de masallar anlatan yaşlı nineyi tanırız.
Dağ köylüsünün sosyal yaşamını bilmeyenler için hatırlatalım, dağ köylüleri için yaşam şartları çok zordur, serserilik averelik haylazlık hiç kaldırmaz.
Filmin başrolünde oynayan Mehmet ise ‘maceracı’dır, etraftaki yüksek yalçın tepeler ve içlerindeki mağaralara tırmanarak ‘maden’ aramakta.
Karısı Hanife, Mehmet’in adam gibi bir işi olmasını borçlarını gündelik (yevmiyecilik) yaparak kendilerini geçirmesini ister.
Köy evinin ilkel şartları, siyasetin ve modern şehrin büyüsüyle yaşayanlar için travmatik derecede yoksuldur ve bambaşka bir Türkiye gerçeğini çarpıcı şekilde anlatmaktadır.
Aile aynı oda içinde yaşar, evde çok bilindik kuzine soba dahi yoktur, yemek pişirilen ve ısınılan ateş odanın bir kenarındadır.
Film boyunca yalçın tepeleri sisi yağmuru ve ormanların güzelliğiyle tam bir tezat oluşturan harabeyi andıran bu yoksul köylü evine odaklanırız.
Aslında ormana bitişik çayırlar içindeki bu köy evi ‘masalsı’ güzelliktedir ancak başrol oyuncusu Mehmet’in suratına odaklı film yavaş akışıyla, sizi masaldan çıkartıp, çok derin, içler acısı, çaresiz, yalnız kimsesiz insanların küçük dünyasına sokuverir.
EŞSİZ MANZARALAR İÇİNDE ACIMASIZ BİR YOKSULLUK
Evin çocukları ‘koklis’ toplar, anne, ot ve odun taşır ve ahıra bakar, nine evin küçük işlerini yapar ve geceleri torunlarına masal anlatır, evin babası ise dağ tepe dolaşıp altın madeni arar.
Başrol oyuncusu Mehmet, bir gün dükkan alışverişinde dükkana gelmiş bir köylüsünün konuşmalarına şahit olur, boğa güreşinde iyi para olduğuna kulak misafiri olur.
Zaten bulduğu maden parçaları mühendislere göstermiş, tam anlamıyla umutsuzluğa sürüklenmiştir.
Evde karısıyla kurban bayramı yaklaştığı için büyükbaş hayvanlarından birini satıp ailecek borçlarını kapatma planlarını yapmaktayken aklına ‘boğa güreşi’ düşer.
Karısı ise boğa güreşi işini altın arayıcılığı gibi macera ve boş bir iş olarak görmekte, derken, yoksul evlerinin ortasında, hayatları üzerine sıkı bir kavgaya girerler, karşılıklı isyan içinde çaresizce ağlaşırlar.
Konuşmalar tartışmalar çok gerçekçidir, denebilir ki, aşırı gerçekçi, hatta karısı Hanife’ın filmin her karesindeki görüntüsü ve konuşmaları belgesel doğallığında çekilmiş gibi sahicidir.
Filmi daha fazla anlatmak doğru değildir.
Cep telefonları, otomobiller, televizyonlar, asfalt ve apartmanlar ve havalı giysilerle süslediğimiz modern gündelik hayatın dışında, bambaşka bir hayat bambaşka bir gerçeklik bambaşka manzaralar görmek istiyorsanız, sizi şehrin yanılmasından çıkartacak tam iki saat sizleri kıskıvrak yakalayacak, başarılı bir filmle karşı karşıyayız.
Koklisleri, hayvanları, kurtların parçaladığı keçileri, yaylaları, ıssız dumanlı yalçın tepeleri ve çiçek tarlası çayırları, ve bu eşsiz manzaranın ortasında ülkemiz için unutulmuş derin bir yoksulluk öyküsüne şahit olmak istiyorsanız.
Ve belki de Kalandar Soğuğu çocukluğu bu dağlarda geçmiş milyonlarca insan için ‘nostalji’ olarak da izlenebilir.
Ancak, kamerasından yönetmenine ve oyuncu kadrosuna, çok becerikli usta işi bir filmle karşı karşıyayız.
Gurbette yaşayanların ya da kültürümüze çok uzak kültürlerin fazlasıyla merak edeceğinden kuşkum yok.
Filmin çok başarılı tarafı, günümüz seyircisine en çok istediği şeyi, bugünün uygar dünyası içinde medeniyetten çok uzak bir yolculuğa çıkarıyor oluşu.
Film, eşsiz manzaralar içinde acımasız bir yoksullukla sizi yüzleştirip, görevini tamamlıyor.
Ve ülkenizi biraz daha derinden tanımış ve unutulmuş yoksulluğun fersiz cansız çaresiz umutsuz insanlarını biraz daha yakından tanıyorsunuz.
Hatta bu yoksulluk sizi derin bir korkunun içine çekiyor.
Filmin seyircide bıraktığı bu derin ve soğuk korku, filmin yönetmeni de çok düşündürtmüş olmalı, ki, film, sürüklediği hikayeye hiç yakışmayan, sürpriz bir sonla bitiyor.
Bence film şöyle bitmeliydi, hayvanın düştüğü çukurdan kurtarmak için önce kuyunun başındaki özürlü oğluna ipi atmalı, ve çocuk aksilikle kuyuya düşmeli, bağırış çağırışlara bir müddet sonra karısı ve ninesi ve oğlu gelmeli ve sırasıyla hepsi hayvanı kurtarmak için çabalamalı ancak hepsi sırayla tek tek kuyuya düşmeli, ve sonunda hepsi düştükleri çukurda yalnız çaresiz dışarıya boyu bağırırken, mağaranın göklere ışığı bakan ağzında yazılar inip, film bitmeli.”
Kaynak: Nihat Genç / Odatv.com
Adı: Kalandar Soğugu
Yönetmen: Mustafa Kara
Yazan: Mustafa Kara, Bilal Sert
Görüntü: Cevahir Şahin, Kürşat Üresin
Kurgu: Serhat Solmaz, Umut Sakallıoğlu, Ali Ağa, Ayhan Eryüksel, Mustafa Kara
Müzik: Eleonore Fourmiau
Oyuncular: Haydar Şişman (Mehmet), Nuray Yeşilaraz (Hanife), Hanife Kara (Nazife), İbrahim Kuvvet (İbrahim), Temel Kara (Mustafa), Muzaffer Şen (Muzaffer), Yusuf Ahmet (Aybars), Hasan Fehmi Hızal (Ustabaşı Zühtü), Tuncer Salman (Boğacı Bekir), Ahmet Turan (Rasim)
Sanat Yönetmeni: Olgun Kara
Ses Tasarım: Meriç Erseçgen
Yapımcı: Nermin Aytekin, İvan Angelusz, Janos Kozsa
Yapım Destek: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, TRT Kurumu, Euroimages
Yapım: Türkiye / Macaristan – 2015
Dil: Türkçe
Süre: 125’
Telif Hakları: Karafilm / Katapult Film