Dürüstçe ve Korkusuzca Yapılan Habercilik
George Clooney’in yönetmenliğini üstlendiği ve senatör Joseph McCarthy dönemi yaşanan asılsız komünist avlarını ele alan 2005 yapımı, İyi geceler, iyi şanslar; Amerika’da televizyon çağının başlarında yaşanan korku ve endişelere karşı cesurca haber yapan Edvard R. Murrov’un politikacılara ve basın-yayın kurumlarına örnek olacak duruşunu sergileyen, siyah beyaz bir belgesel-kurmaca filmidir.
McCarthy, ABD Senatosunda, 20. Yüzyılın ortalarında, 1947-1957 yılları arasında görev yapmış; televizyon ve televizyon haberciliğinin kalkınma döneminde birçok kişiyi ve kurumu haksız yere damgalamış bir siyasetçidir. Ed Murrov ise, bu Soğuk Savaş döneminde, insanların korku ve endişeyle hareketsiz bırakıldığı, sessiz kaldığı bu dönemde, sesini çıkaran ve tarihin gidişatını etkilemiş bir haberci ve gazetecidir. George Clooney’in usta bir kalemle ele aldığı film, siyah beyaz sinematografisi, büyüleyici atmosferiyle seyirciyi haber ajansının içerisindeymiş gibi hissettirerek tarihe tanıklık etme duygusunu başarılı şekilde yansıtır.
Film, 1958 yılında Ed Murrov anısına bir teşekkür ve selamlama girişiyle başlar ve 1953 yılına dönerek hikaye anlatımına geçer. CBS adlı ajans muhabiri Ed Murrov ve çalışma arkadaşlarının haber ve belgesel üzerine yaptıkları yapımlar büyük ilgi toplarken, Gör Artık ve Yüz Yüze adlı programlar, Ed Murrov’un destansı haberciliğiyle dikkatleri daha yoğun bir şekilde toplamıştır. Her yapım sonu Murrov, yayını, ‘iyi geceler, iyi şanslar’ diye kapatır; bu veda sözü hem CBS ajansının, hem de toplumun yaşadığı siyasal gerilim bağlamında incelendiğinde, karanlığın içinde bir umut, harabenin içinde yeşermiş bir çiçekmişçesine etki eder.
Filmin siyah-beyaz, gerçek belgelere ve görüntülere dayalı bölümleri izleyiciye tarihsel açıdan aralık bir kapı bırakmış ve bu aralıktan içeri girmelerini, filme dahil olmalarını sağlamıştır. Stüdyo içinde, sınırlı mekanlarda çekilmiş film, ajans çalışanlarının içindeki duyguları izleyiciye temiz ve pürüzsüz şekilde aktarma amaçlı yakın çekimler ve vurgulayıcı yüz çekimleriyle taçlandırılmıştır.
Televizyon çağı, sponsorluğun, reklam kuşağının etkilerini ve parasal olarak kalkınmayı gösterirken; siyasal olarak baskılanan, basın ve yayın özgürlüğünü kaybetmiş haber kanalları, ne yazık ki gerçeklerden kaçmaya ve izleyicileri kendi benliklerinden uzaklaştırmaya odaklıdır. ‘Şu anda zenginiz, şişmanız, rahatız ve nahoş, rahatsız bilgilere alerjiğiz. Fakat televizyon kendi sıkıntılarımızı bize yansıtmamakta, bizi aldatmakta ve yalıtmakta. Ancak kendimize gelip fazla yağlarımızdan kurtulmadıkça ve televizyonun çoğunlukla dikkatleri başka yere çekme, aldatma, eğlendirme ve yalıtma amaçlı kullanıldığını fark etmedikçe, televizyon; onun seyircileri ve çalışanları bizlere tamamen farklı bir film gösterebilir’. Bu alıntı, filmin hedef aldığı korkunun bir meyvesidir, belki de filmin ana konusunun bir alıntıya indirgenişidir. Çünkü televizyonun bizlere gösterdiği film, korkunun, sansürün, yasakların ürünüdür; basın ve yayın özgürlüğünün, gerçek haberciliğin ve ifade hakkının yok edilmeye çalışıldığı dönemin en çarpıcı görüntüsüdür. İnsanların beynini yıkayıp, gerçeğe karşı kayıtsız kalmalarının ve yozlaşmalarının amaçlandığı McCarthy döneminde, Siyahiler de yıllardır yaşadıkları zorlukların derinleşmesine tanık oldu. Bir başka deyişle ırkçılığın ve politik zulmün derinleştiği dönemde, filmde gösterildiği gibi, yalnızca bir kuruluşta çalıştığı için hukuksuz yargılanan Siyahi kadınlar, erkekler vardı.
Sadece Edvard Murrov değil, Fred Friendly ve Joe Vershba gibi isimlerin de gerçek hayatta olduğu gibi filmde de etkilerini ve basın özgürlüğüne olan sağlam duruşlarını görürüz. Takım elbiseleri ve durmadan yanan sigaraları, düşünceli ve bir o kadar da korku ve cesaretle harmanlanmış bakışlarıyla bu kahramanlar, gerçek haberciliğin ve ifade özgürlüğünün bir vatandaş olarak halkın hakkı olduğunu her şeye rağmen göstermek için kendilerinden ödün vermiş, günlerini korkuyla fakat vicdanları rahat; başları dik ve doğruyu savunarak geçirmişlerdir.
Hava kuvvetlerinde asker olan İrlandalı genç, babası Sırpça gazete okuduğundan, hava kuvvetlerinden atılıp yargılanmadan suçlu ilan edildiğinde, ekibin yaşadığı telaş ve sonrasında haksızlığa karşı verdikleri mücadele sonuçlandığında, değişimin ve kurtuluşun çanları çalmaya başlamıştır. Oğlu, babasına yapılan haksızlığı taşımamalıdır ve haksızca işinden, evinden, belki de hayatından olan binlerce insan gibi o da hayatına geri dönmelidir. Yayın süresince ve sonrasında ajanstakilerin yaşadığı gerginlik, mutlulukla sonuçlanacaktır çünkü asker kışlaya geri dönmüş; bir kişinin bile olsa haksızca yargılandığı davadan geri dönülmüş; dürüstçe ve korkusuzca yapılan haberciliğin toplum ve politikacılar üzerindeki olumlu etkisi derinleşmeye başlamıştır. Başka yayın kanalları tarafından hedef gösterilmeye başlanan CBS haber ajansı, doğru habercilik yaptığından reklam kaybetmekte, şirketler tarafından tercih edilmemektedir. Günler böylece geçerken, ajans küçülmeye gitmek durumunda kalır; çalışanlar çıkartılır, reklamdan gelir elde edilemez ve belki de en acısı, çalışma arkadaşları Don Hollenbeck, ruhsal olarak olanları kaldıramaz ve intihar eder. İnsanın onurunun ezilmeye çalışıldığı McCarthy dönemi, sonlara yaklaştıkça senatonun açtığı davayla sorgulanmaya başlanır. Farklı görüşlerin ve bireyin ifade özgürlüğünün yok edildiği, en ufak eleştirinin ve sosyal bağlantının hakaret ve suç olarak görüldüğü dönemin sonuna yaklaşılmıştır artık.
‘Hiçbirimiz tehlikeli bir kitap okumasaydı veya hiçbirimizin farklı bir arkadaşı olmasaydı ya da değişikliği savunan bir örgüte katılmasaydık hepimiz McCarthy’nin istediği türden olurduk. Bu hikayeyi yapacağız, çünkü bu odaya korku hakim.’
Tekdüze ve düşünmeyen, sorgulamayan insanlar ve toplumlar yaratmak her zaman McCarthy gibi insanların temel amacı olmuştur. McCarthyizm olarak süregelen komünist avları, isminin ötesinde; bir hissizleştirme ve korku ile yaşatmayı hedefleyen, sessiz ve ezilmiş bir toplum yaratma avıdır. Dönemi süresince binlerce masumun hayatını karartan, basın-yayın özgürlüğünün üzerinde bir kara leke bırakan McCarthy, başta Edvard Murrov’un uykusuz gecelerinin, korkusuz eleştirilerinin sonucunda yargılanır ve tarihin kirli sayfalarına karışır. Filmde de söylendiği gibi, Murrov’un mücadelesi, sorumluluk ve cesaretle yapılmış bir gazetecilik ve insan hakları mücadelesiydi. Korku içinde, korkanlardan biri olarak yürümedi ve tarihin gizli kalmış kahramanlarından biri oldu Murrov. İyi geceler, ve iyi şanslar sayın okurlar.